Sana icimi dokmek icin geldim. Yine ayni yerde hissediyorum kendimi. Bir anda koptum gerceklikten. Sadece bir an icin yazabilecegimi hissettim ve biraktim herseyi. Anlatmak istiyorum hislerimi. Yine nafile cabaladigimi bilerek hem de. Yahu diyorum benim neyim eksik. Herseyim tam gorundugu halde neden dusunmek gucunu kendimde bulamiyorum. Iki satir karaladiktan sonra niye vazgeciyorum hemen.
Halbuki o kadar doluyum bir bilsen. Romanlar, hikayeler, denemeler sakliyorum icimde. Ha bir de ikilikler belki. Ama hepsi bana kaliyor cunku ben anlatacak kabiliyeti goremiyorum kendimde.
Yollar teptim yillarca. Bu bile basli basina bir yazma sebebi olmamali mi? Buyuk acilar gordum sevincler gelen arkalarindan. Bir nebze yokluk ve cokca karin toklugu kit kanaat. Ortalama insanlardan ortalama bir insan olarak ortalama hayatlara sahitlik ettim. Kisacasi malzemelerim boldu. Olmadi olmuyor ve bu gidisle olmayacak gibi.
Benim hikayem vazgecislerin toplamidir. Hedeflerden kacislarin, guvenli limanlara siginislarin, arzularinin pesinden kosanlarin degil, uzerine binen sorumlulugu kaldirmak icin omurunu harcamanin ya da oyle sanmanin hikayesi. Benim hikayem iki kelimeyi bir araya getirememenin, fikirlerini savunmak yerine baskalarinin dusuncelerini kabullenmenin, kolayciligin hikayesidir. Benim hikayem iyi paketlenmis Cin mali ucuz bir oyuncagin hikayesidir. Disaridan bakanlarin gipta ettigi ama yakindan inceleyenlerin begenmeyecegi bir hikaye. Daha da kotusu hikayenin sahibinin de kendisini begenmedigi.
Simdi dostum giderek tikandigimi, her gecen gun kendimden umidimi daha fazla kestigimi ve hayata dair heyecanimin azaldigini goruyor, benden beklentilerin altinda eziliyor ve suyun uzerindeki saman copu misali ruzgarin beni nereye goturecegini bekleyerek zamandan dusuyorum. Yolun sonuna geldigimi hissediyorum bazen. Butun bunlari neden hissediyorum peki? Yazamadigim icin. Sanslisin dostum. Sen yazabiliyorsun.